19 Temmuz 2011 Salı

KIRMIZI KURDELE

Bu güzel ve sevimli fiyongu neredeyse hayatın her alanında, gereğinden fazla kullandığımı fark ettim. Merak etmeyin, öyle kendimi paketleyip çıktığım yok ortalara; ya da bir taç ile şirinlik muskası olabileceğini zanneden, teenage özentisi ve liseli kız uamelesi beklentisi içinde olan 30'una ayak dayamış kız'lardan da değilim. (... derken; taktığım onlarca taç geldi aklıma
ama sizi temin ederim ki bahsettiğim tanımlamaların benimle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Ayrıca söylemeye gerek var mı bilmem, sözlerim (ben dahil) meclisten dışarıdır :))


Tabii ki bunları söylemek için açmadım bu konu başlığını... Konuya dönecek olursak; benim kırmızı kurdeleyi kullanma amacım biraz farklı; hatta öyle bir amacım yok, benimkisi tamamen mecazi anlamda ve istem dışı... Nasıl mı? Şöyle: Yaptığım birçok şey bir merasime dönüşüyor. Mesela sahile biraz ferahlamak ve ilham perisini kovalamak için iniyorum dersem, yanımda mutlaka en az 2 adet kitap ve belki bir mizah dergisi alyorum; hatta bazen yanıma biraz meyve aldığım da oluyor. Bu merasimimi genellikle cafe nero ile taçlandırıyorum. Orada ise genellikle "dışarı mekan alıcılarım" açık olduğundan bir iki satır okuyup kendimi mekandaki insan, hayvan, kuş, böcek ne varsa onları titizlikle gözlemlemeye adıyorum. Ne oluyor peki? Aldığım o yüklerle yürüdüğüm yolları geri dönüyorum. Ne için: mükemmel ortam!


Başka bir örnek: Kahvaltı sofrasında Allah ne verdiyse tatlısından tuzlusuna olsun da olsun; hem simit, hem buğday ekmeği yemesek de bir köşede dursun... Benimkisi göz zevki zaten sorsanız kuş mideliyim. (Karpuz hariç :)) Ne için: mükemmel sofra!


Keza işte de böyle... Ben ikna olmadıkça hiçbir müvekkil ikna olamaz; onların adına kendime müvekkil olurum; tüm kaprisi kendime yapar huzursuz ederim. Çıkarttığım "eser"i begenirsem veririm; begenmezsem "uykusuz her gece". Ne için: mükemmel çalışma!


İşin kötü tarafı ve aslında asıl demek istediğim, bu sebeple birçok şeye başlayamıyor oluşum... Blog bunlardan biriydi (tamam başka bahanelerim de vardı) ama bu da bir sebepti işte; mesela dans (zaten dansçı olamayacağım ki, düşüncesi ile zamanla küstü); bir şeyi biliyorum, demek dahi yeterli değilse gereksizdir lügatımda gibi akla gelen onlarca örnek...


Fazla değil mi? Hem de gereksiz...


Var mı benim gibi mükemmelliyetçiler; hadi gevşeyin biraz... Yine ucundan tutmayın, yine elinizden gelenin en iyisini yapın ama sıkıştırmayın, küstürmeyin, huzursuz etmeyin... etmeyim :)

Hiç yorum yok: