10 Ağustos 2011 Çarşamba

Mutevazilga Ovgu

İnsanoglu iste... Cindy Crawford misali "ben"leriyle ne yapacagini bir turlu bilemiyor :) O kadar cok "ben"i var ki... Kalkan tek kasinin ustunde, dudaginin kenarindaki hafif kivrimda, estirdigi her yalan ruzgarinda ve "ben" sandigi her yerde'ler. Her tenezzulune, merci'lerine ve daha fark etmedigi binlerce haline yapismis uyduruk "ben"ler... Rollerine hapsolmus kimlikler; sadece mavi ya da pembe nufus cuzdanlarindan ibaret gibiler... Hapishaneleri dayali doseli, konforlari da muazzam ustelik... Ah su altin kafesin icindeki bulbuller...

Oysa insanoglu denen mahlukat da, yarattigi onca role ragmen, etten kemikten degil mi? Dogadan geldi, yine dogaya donmeyecek mi? Doga ise ne kadar sevecen ve basit, degil mi ki? Hatta doganin kanunlari bile yok; onu da biz uydurmadik mi; anladigimiz dile cevirdik bir sekilde..

İste boyle dusununce.. annelik, babalik, is adamligi, asmis insanlik, entellik dantellik, yalandan sanatcilik, zenginlik, avukatlik.. gibi toplumun buldugu, kimi zaman dayattigi roller, hic de muhim degiller...

Cunku insani ozunde roller degil, gercek ihya eder; ve genel olarak da zaten insani hep basit seyler mutlu eder!

Sunlari bulbule sorsaniz acaba bulbul ne der? Sevgili bulbul, sesin mi guzel, kafesin mi? Tahtin mi rahat evin mi?

Hiç yorum yok: